Kemal Deniz
Köşe Yazarı
Kemal Deniz
 

Kalabalıkların insanı

Sosyal hayatımızda ve çevremizde insan sayısı arttıkça, daha çok yalnızlaştığımızı hissederiz. Dünyadaki teknolojinin gelişmesi insanları daha da öznel duygulara yönlendiriyor. Zaman ilerledikçe de kalabalıkların içinde yalnızlık yoğunlaşarak artıyor.  Birlikte yaşadığımız insanlarla duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak, olumlu-olumsuz görüşlerinden yararlanmak sosyal insan olmayı gerektirir. Güven duygusu ve kendi özgürlüğümüzün sınırını diğer insanların özgürlüğüne kadar götürebilmek, hayatı dürüst yaşamaktır. Günlük yaşantı içinde öyle zamanlar olur ki yalnız kalmak, tek başına olmak, bir şeyleri kendinizle paylaşmak istersiniz. Ama o anı yakalayamazsınız. Çünkü yalnız kalmanız imkânsız gibi bir şeydir. Siz de o zaman kalabalık içinde yalnızlığı seçersiniz. Yalnızlık… Ama kalabalık yalnızlık… Ne de olsa bir kalabalık içinde kendinizi yalnız htiğiniz kadar yalnız olursunuz.  Günlük hayatta birçok tanıdık insanla karşılaşırsınız. Ama onlarla paylaşımınız yalnızca selamlaşmadır. Ne siz onları anlar-dinlersiniz, ne de onlar sizi. Toplumsal yaşamın içinde olmanıza rağmen toplumdan kopmuşsunuzdur.  Bence asıl yalnızlık anlaşılamamaktan doğan yalnızlıktır. İnsanlar birbirini anlamaya çalışmadıkça kocaman kalabalıkların içinde yalnızdır. Kalabalıklar içinde yalnızlığa mahkûm olmak ömrün en acı evresidir.  Yalnızlığınızı atmak için girdiğiniz kalabalıklarda yalnızlığın en acısını yaşadığınız oldu mu hiç? Doymak için yediğiniz yemek daha da acıktırdı mı sizi? Hararetinizi dindirmek için içtiğiniz suyun yüreğinizi yaktığı oldu mu peki? Çevrenizde birçok insan olmasına rağmen, onlardan farklı düşünmeniz, yaşayış biçiminizin farklı olması kalabalık yalnızlığın ta kendisidir aslında. Onca insanın içinde tek başına kalmak... Bazen memleket insanıyla, bazen de memleketin taşı-toprağıyla-havasıyla dolu olarak ananın, babanın, dostun, sevgilinin ağırlandığı yalnızlık… Bu sessizliğin içinde, dostlarınızla sohbet ediyor, şehrinizin bağında-bahçesinde dolaşıyor, havasını soluyup suyunu içerken, ananızın kokusunu duyuyorsunuz. Yârinizin özlemi burnunuzu sızlatıp gözlerinizi nemlendiriyor… Ya da bir dostun vefasızlığını sitemle anımsıyorsunuz… Bu sırada ne kadar yalnızsınız acaba? Kendinize “Ben yalnız mıyım” diye sorar mısınız? İşte bunun cevabı ancak kalabalık yalnızlık ve o an ki sessizlik olur. Aslında siz de kalabalıkların içinde yalnızsınız; bir anlık, saatlerce ya da her gün. Kaybolmuşluğunuzu, yenilmişliğinizi, hayata küsmüşlüğünüzü içinizden koparamadığınız sürece yalnızsınız. Hayatınızdan huzuru, mutluluğu, barışı, dengeyi, güveni ve sağlığı uzaklaştırdığınız sürece yalnızsınız. Öyle değil mi?  Böyle düşündüğümüzde, belki de insan olmanın kazançlarıdır kalabalık yalnızlığın getirdikleri…
Ekleme Tarihi: 13 Temmuz 2021 - Salı

Kalabalıkların insanı

Sosyal hayatımızda ve çevremizde insan sayısı arttıkça, daha çok yalnızlaştığımızı hissederiz. Dünyadaki teknolojinin gelişmesi insanları daha da öznel duygulara yönlendiriyor. Zaman ilerledikçe de kalabalıkların içinde yalnızlık yoğunlaşarak artıyor. 

Birlikte yaşadığımız insanlarla duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak, olumlu-olumsuz görüşlerinden yararlanmak sosyal insan olmayı gerektirir. Güven duygusu ve kendi özgürlüğümüzün sınırını diğer insanların özgürlüğüne kadar götürebilmek, hayatı dürüst yaşamaktır.
Günlük yaşantı içinde öyle zamanlar olur ki yalnız kalmak, tek başına olmak, bir şeyleri kendinizle paylaşmak istersiniz. Ama o anı yakalayamazsınız. Çünkü yalnız kalmanız imkânsız gibi bir şeydir. Siz de o zaman kalabalık içinde yalnızlığı seçersiniz. Yalnızlık… Ama kalabalık yalnızlık… Ne de olsa bir kalabalık içinde kendinizi yalnız htiğiniz kadar yalnız olursunuz. 
Günlük hayatta birçok tanıdık insanla karşılaşırsınız. Ama onlarla paylaşımınız yalnızca selamlaşmadır. Ne siz onları anlar-dinlersiniz, ne de onlar sizi. Toplumsal yaşamın içinde olmanıza rağmen toplumdan kopmuşsunuzdur. 
Bence asıl yalnızlık anlaşılamamaktan doğan yalnızlıktır. İnsanlar birbirini anlamaya çalışmadıkça kocaman kalabalıkların içinde yalnızdır. Kalabalıklar içinde yalnızlığa mahkûm olmak ömrün en acı evresidir. 
Yalnızlığınızı atmak için girdiğiniz kalabalıklarda yalnızlığın en acısını yaşadığınız oldu mu hiç? Doymak için yediğiniz yemek daha da acıktırdı mı sizi? Hararetinizi dindirmek için içtiğiniz suyun yüreğinizi yaktığı oldu mu peki? Çevrenizde birçok insan olmasına rağmen, onlardan farklı düşünmeniz, yaşayış biçiminizin farklı olması kalabalık yalnızlığın ta kendisidir aslında.
Onca insanın içinde tek başına kalmak... Bazen memleket insanıyla, bazen de memleketin taşı-toprağıyla-havasıyla dolu olarak ananın, babanın, dostun, sevgilinin ağırlandığı yalnızlık… Bu sessizliğin içinde, dostlarınızla sohbet ediyor, şehrinizin bağında-bahçesinde dolaşıyor, havasını soluyup suyunu içerken, ananızın kokusunu duyuyorsunuz. Yârinizin özlemi burnunuzu sızlatıp gözlerinizi nemlendiriyor… Ya da bir dostun vefasızlığını sitemle anımsıyorsunuz… Bu sırada ne kadar yalnızsınız acaba? Kendinize “Ben yalnız mıyım” diye sorar mısınız? İşte bunun cevabı ancak kalabalık yalnızlık ve o an ki sessizlik olur.
Aslında siz de kalabalıkların içinde yalnızsınız; bir anlık, saatlerce ya da her gün. Kaybolmuşluğunuzu, yenilmişliğinizi, hayata küsmüşlüğünüzü içinizden koparamadığınız sürece yalnızsınız. Hayatınızdan huzuru, mutluluğu, barışı, dengeyi, güveni ve sağlığı uzaklaştırdığınız sürece yalnızsınız. Öyle değil mi? 
Böyle düşündüğümüzde, belki de insan olmanın kazançlarıdır kalabalık yalnızlığın getirdikleri…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malatyahakimiyet.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.