MEVLÜT MERGEN AMİDİ
Siyasilerden “sıdkımızın” sıyrıldığı günden bu yana siyasi konulara çok rahat bir şekilde dokunuyoruz, çünkü hiç birisinden beklentimiz olmadığı için her hangi birine “angaje” olduğumuz söylenemez, memleket ve millet adına hayırlı bir işleri, sözleri olursa “hoşnut” oluruz, yine de meyletmeyiz..
Şu anda sanırım yüz civarında siyasi parti vardır, ancak bunların bir kısmı için “tabela” partisi diyebiliriz, vitrine baktığımızda ”aktif” olarak görünen AKP, CHP, MHP bu üçü için “eski” diyebiliriz, eski ve yeni bütün siyasi partilerde bazı zamanlarda dışa akseden “iç çekişmeler” durduğunda hemen dışa yönelirler..
AKP hükümetlerinde başbakan olarak ismini duyurmuş olan Ahmet Davutoğlu kurduğu partinin Genel Başkanı olarak fırsat buldukta ekranlara çıkıyor ve iktidarı eleştiriyor, CHP’nin bir süre yürüttüğü “135 milyar dolar nerede” kampanyasını Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan sürdürmeye karalı görünüyorlar.
Benzer bir soruyu da iktidar cephesi CHP’den: 40 milyon nerede” diye soruyor, seçmen ise bu duruma bakarak “tencere dibin kara seninki benden kara” sözüyle yorumluyor.
Şu anda geleceğinden “emin” olan ise MHP’dir, bu partinin denebilir ki “başı, kulağı” rahat, yeri geldiğinde hükümetin icraatlarına destek veriyor, yeri geldiğinde kendisi önerilerde bulunuyor ve önerileri de “dikkate” alınıyor, muhalefet tarafından “küçük” dense de hükümet ortaklığında MHP “büyük” rol üstlenmiş, 2023 seçimlerinde “cumhur” ittifakı kazanamasa da bu parti için şu anda “gelecek” korkusu yok..
O korku aslında hiçbir siyasi parti için yok, sadece kişiler için söz konusu olabilir o korku, çünkü kişiler gitse de partiler bir zaman için kalır, nitekim bir zamanların “Demokrat partisi” hala var, ancak eski demokratlar yok, aslında “demokrat” olmak herkes için şart, çünkü demokrat olmanın getirisidir “demokrasi” özü, sözü bir olan insanlar için demokrat denilir.
Adalet Partisi kurulduğunda Demokrat parti bitme noktasında gelmişti, Süleyman Demirel girdiği ilk seçimde büyük başarı elde etmişti, Demirel her ne kadar demokrasiyi “savunur” görünmüş ise bir türlü “demokrat” olamamıştı, çünkü “dün dündür, bugün bugündür” sözü ile “rüzgar gülü” misali bir yaklaşım gelmişti siyasete ve siyasetçilere, nitekim bu zat sekiz kere gitmek, dokuz kere dönmekle ünlenmişti, bunu da demokrasiye olan inancı sebebiyle başarmıştı.
Mevcut sahneye baktığımızda Süleyman Demirel’e benzer bir politikacı profilini görmemekteyiz, şöyle bir söz söylesek acaba yanlış mı yaparız, “usta” siyasetçiler gitmiş, “acemi” ya da “çıraklar” sahne almıştır, bu yüzden siyaset sahnesi toz duman, ustalık kişilerden ziyade seçmene geçmiştir, ilk seçimde seçmen ustalığını gösterecek, belki hepsinin, belki de birkaç tanesinin “pabucunu” dama atacaktır!..
Mevcut durum değerlendirmemiz böyle oldu, hata etti isek af ola!..