Çok az dokunduğumuz konulardandır “spor” ve siyaset kendimizi tamamen “aktüalitenin” dışında tutamadığımız için arada bir de olsa sanki ihtiyaç duyuyoruz spor ve siyasi konulara, nasıl ki siyasette hiçbir siyasi partiye “angaje” olmamışsak, sporda, özellikle futbolda da herhangi bir “renge” gönül vermişliğimiz yoktur.
Gençlik yıllarımızda “yeşil-beyaz” renkleri Dicle futbol takımının benimsediği renklerdi ve biz de bu renkleri severdik, her ne kadar bu renkler hala sahalarda “taraftar” topluyorsa da sağlık durumumuz bize “bir yere kadar” diyor, biz de bu uyarıya uyuyoruz, ancak gördüğümüz kadarıyla nice insanlar için “buraya kadar” diyemiyor ve elini çekmesini bilmiyor.
Yaşlanmak, her şeyden el çekmek demek değil, biz sahalara gidemiyorsak da futbol maçlarını ekranlardan izleme isteğimizi bazı zamanlar frenleyemiyoruz, nitekim ne zaman milli takımın maçları olsa ve o maçlar “resmi” bir kanaldan “TRT”’den yayınlanacağı anons edilse ve hemen maç saati geldiğinde ekran başına geçeriz.
Geçeriz de izleyemeyiz, çünkü ekran o anda gece gibi karanlıklaşır ve biz “hani bu maç milli idi, bütün bir millet izlemeli değil mi idi? Denecektir ki, teknoloji çağ atladı, şimdi öyle televizyonlar var ki o an izleyemesen ne gam, “kayda alır sonra izlersin?
Yaşlılık ve emeklilik bazı şeylerden “mahrumiyet” demektir, biz bu duruma alışmışız ve “buraya kadar” demişiz. bu manada TRT’ye sitemimiz var, sadede gelecek olursak; sporun her dalında varlık gösterenler bir yaşa geldiklerinde “buraya kadar” demelidirler, çünkü ötesi başarısızlıktır.
Bize göre, herkes için geçerlidir “buraya kadar” gerçeğini görüp “benden buraya kadar” demek, hiçbir makam ve unvan “müktesep hak” değildir, ne yazık ki böyle düşünülmüyor ve “eski antrenör, eski futbolcu, eski siyasetçi” denilsin istenmiyor, insanlar istemeseler de eşyanın eskimesi gibi kendileri de eskiyorlar.
Acaba diyoruz, bazı insanlar kendileri olmadığında sporun biteceğini mi sanıyorlar, ya da “siyaset” yolunun tamamen kapanacağını mı düşünüyorlar da “ben gidersem felaket olur” demeye mi getiriyorlar?
Oysa felaket insanların makam mevkilerini bırakmalarında değil,yıldızların gökyüzünden çekilmesinde, ayın güneşin dünyamızı terk etmesinde, kısacası kıyametin kopmasında felaket olur ki o zamanda iş işten geçmiştir ve herkes için “hesap” verme günü gelmiştir..
Not: “müktesep hak” yasa ile verilen bir haktır, eğitim ve yetenek gerekir bu hakkı almak için, ne zaman ki o hak kişinin elinden alınmak istenir işte o zaman “hukuk” devreye girer, haksızlık giderilir, kişi kendisine yasa ile verilen süreyi o hizmette tamamlar v e emekliliğini ister.
Selam ve dua ile.